26 Eylül 2015 Cumartesi

Yenice Şeker Kanyonu


Kamp ipuçlarında mutlaka yazar; ilk kamp deneyimlerinizi mutlaka paralı kamp alanlarında geçirin diye. Kulak asmadık ve kendimizi doğanın ''şefkatli'' kollarına atalım dedik. Memleket de Karabük olunca nereye gidelim diye düşünmeye gerek kalmadı. Adres belli Yenice Şeker Kanyonu.

İhtiyaç listemizi belirledik, çantamızı hazırladık ve yola çıktık. Karabük merkezdeyiz. Terminalin önünde üç arkadaş buluştuktan sonra yakınlarda ki bir markete girdik. Yiyecek olarak mantar, sucuk, hazır makarna, su ve temizlik için ıslak mendil gibi temel ihtiyaçlarımızı aldıktan sonra biniyoruz Yenice otobüsüne. 

18 tünel ve bolca virajı geçtikten sonra Yenice'ye varmadan üç kilometre geride Şeker Kanyonu yol ayrımında indik. Kanyon  toplamda altı buçuk kilometreymiş.  Aracımız yok. Yaklaşık dört kilometre kadar yürüdükten sonra ilerde ki köyü geçip kendimizi nispeten de olsa doğanın kucağına atma peşindeyiz. Eyvah ki ne eyvah! Pil almayı unutmuşuz. 

Kent ormanını geçtikten sonra yürümeye devam ediyoruz. Akarsuyu takiben kanyonun içinde asfalt yolda ilerliyoruz. Ara sıra geçen arabalara bir kaç otostop girişiminde bulunduk. Sonuç; hala yürüyoruz. Yolda ilerledikçe bir kanyonun içinde olduğumuz kendini daha da bir hissettiriyor. iki yanımızda yükselen kayalıkları görüp de hayran kalmamak mümkün değil. Kanyonun yüksekliği 100 metreden başlayıp 250 metreye kadar çıkıyormuş. Gerçekten büyüleyici. Doğa adeta patronun kim olduğunu hatırlatıyor. Biz yola devam ettikçe o ihtişamlı kayalıkların üstü ağaçlar ve çalılar ile örtünmeye başlıyor. Kayalık arazı yerini yavaş yavaş ormana bırakıyor. Yaklaşık bir kilometre ilerde kullanılabilir bir çeşme görüyoruz. Suyu soğuk ve güzel. Yolu yarıladığımızda müsait gölgelik bir alanda mola veriyoruz. Doğal klima bize kendini hissettiriyor.

Yolumuz artık ağaçların, kayalıkların ve suyun iç içe geçtiği bir vadi izlenimi vermeye başladı. Doğu kayını, Sarı Çam, Istıranca Meşesi gibi çeşitli bitki türleri görmek mümkün. Manzara müthiş! O devasa kayalıkların bu kadar zengin bir ormana dönüşmesi insanı şaşırtıyor doğrusu. Bu arada artık telefonlarımız da çekmiyor.

İleride İncebacak Köyünü gördüyoruz. Köyün dışından geçerken orada ki çocuklardan ilerisi için fikir aldık. Kamp yapmaya uygun yerler olduğunu söylediler. Ha bir de ilerde balık çiftliği varmış. Orayı geçene kadar akarsudan su içmememiz için de bizi uyardılar sağ olsunlar.  Köyden baya bir uzaklaştık. Asfalttan sola doğru bir patikaya sapıyoruz. Traktör yolu gibi. Bu arada yer yer hoplaya zıplaya akarsuyun üzerinden geçmemiz gereken yerler oldu. Dikkatli olmakta fayda var.

Asıl kanyona doğru devam ediyoruz. Yolda kamp için uygun bir kaç yer bulsak da insan ilerlemekten vazgeçemiyor. Havanında kararmaya yaklaşmasıyla kendimizi frenleyebildik ve en sonunda çadırımızı kurduk. Akarsuya yakın bir yer, yolun yanında ama herhangi bir şey olacağını pek sanmıyoruz. Medeniyete dair tek kalıntı bu patika yol ve yer yer görünen büyükbaş hayvan dışkıları. Aracımız olmadığı için asıl kanyona gidemedik. Ancak onun tam girişindeyiz sanırım. Ağaçlar neredeyse artık suyun dibinde bitmeye başlamışlar. Boyları 10-15 metre civarı. Manzara daha da müthiş. 

Emirhan ile Murat biraz geride uygun bir yere ağ atmaya gittiler. Şansımız yaver giderse yarın balık yiyebiliriz. Ateş için gerekli taş ve odunumuzu topladık. Ağaç gövdesinden bozma bir masa kurduk. Menümüzde Mantar sote ve közde biber var. İstemeyerek de olsa bu klişeye giriyorum ancak odun ateşinin lezzeti gerçekten mükemmel. Yemeğimizi yedik bir güzel. Hava artık iyice kararmaya başladı. İki dağın arasında kaldığımız için ay ışığı da pek aydınlatmıyor bizi. Pilleri unuttuğumuz için cılız bir fener ve telefon ışığı ile aydınlanıyoruz. Murat sağ olsun mum getirmiş. Bir nebze olsun oda katkı sağladı aydınlanmamıza. 

İşte ne olduysa o zaman oldu. Yaklaşık 35 saniye kadar bir çakal uluması duyduk. O zamana kadar pekte aklımız da olmayan vahşi hayvanlar içimize bi nebze de olsun korku salmaya yetti. Yeterince aydınlanamadığımız için bu durum daha da trajik bir hal almaya başladı. Yine de keyfimizi bozmamaya çalışıyoruz. Beyaz şarabımız var. Muhabbetimize bakıp, doğanın şefkatli kollarına güveniyoruz. Görüş mesafesi bir metreye düştüğünde artık çadıra girmenin en iyi fikir olduğuna karar verdik. Ancak sesler kesilmiyor. Hatta diğerlerinden farklı bir kurt uluması bile işittik. Sanırım uyumak en iyisi. Emin olun güneş varken buralar çok daha güzel. 

Bir de birbirimizden farklı olarak insan sesleri duyuyoruz. Doğa bizi yanıltıyor olmalı. Özellikle kadın ve çocuk sesleri. Muhakkak mantıklı bir açıklaması vardır. Bilen biri varsa beni aydınlatmasını rica ediyorum.

Sabah uyandığımda inatla saate bakmamaya çalıştım. Bakmadım da. Dün geceden kalma ateşin üzerine yeni bir ateş yaktık. Kahvaltıda sucuk şiş var. Yanında da patlıcan közleme. Artık ortamdan mıdır? Ateşten midir? Yemekler bir başka güzel. En sonunda dayanamayıp saate baktığımda on bire geliyordu. Muratla Emirhan dün attığımız ağa bakmaya gittiler.  Bende çadırda ki matları dışarı çıkartıp plajdaymışçasına doğanın tadını çıkartıyorum. Sonunda geldi bizimkiler. Pek bir heyecanlılar! Ağa bir tane balık yakalanmış. Bu güzel. Çok güzel. Orada balık var demek ki. Ağ atmaya devam. Biraz odun toplayıp ocağa çeki düzen verdikten sonra Muratlar geliyor. Yedi tane balık tutmuşlar. Beşi alabalık. Öğle yemeği belli oldu! 


Derken çan sesi duyduk.  Bir, iki, üç derken bakıyoruz koca bir inek sürüsünün ortasındayız. İki tane de kangal, bu sürüye çobanlık ediyor. Sürü geçerken biri bizim patates ile soğanları poşetiyle birlikte yiyor. Soğan-balık hayalleri suya düştü. Su nerede? İnek içti! 

Mangalda balık ziyafetinden sonra çayımızı da içip toparlanmaya başlıyoruz. Yağmur geliyor. Hatta ufaktan attırıyor bile. Hava da kararmaya başladı. Her ne kadar tadı damağımızda kalsa da geri dönüyoruz. Patika yolu bitirdikten sonra tekrar bir otostop denemesi. Sonuç; Kanyonda Safari! Yaşlı bir amcamız sağ olsun bizi pick up ının arkasına alıyor ve dönüş yolunu o muhteşem manzarayı seyrederek geçiriyoruz.

 Manzara artık çok daha müthiş! 



Gitmeyi düşünüyorsanız mutlaka göz atın.

http://basibozuklarkamp.blogspot.com.tr/2015/09/yenice-seker-kanyonu-kamp-tavsiyeleri.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder